19 Aralık 2013 Perşembe

EKMEK AŞKINA !...



Neredeyse 10 yıl kadar önce, ekmek yapma makinelerinin moda olmaya başlaması ile başladı benim ekmek serüvenim de...
O zamana kadar hiç mi hiç ekmek denemem olmamıştı.
Maya ile de tek tanışıklığım, annemin meşhur "sandwich ekmeği" sayesindeydi. Mayanın nasıl kullanılacağını ve mayalanma denen şeyin ne olduğunu ondan öğrenmiştim de, ekmeğin bakkalda satılandan başka şekillerde de ve bir de o zaman yeni yeni çıkan bir unlu mamuller markasınınkilere benzer hatta onlardan kat kat güzel hallerde evde imal edilebileceğine hiç kafa yormamıştım.
Ekmek yapma makinesinde ilk bir kaç ekmeğim hüsrana uğrasa da inatçı kişiliğim sayesinde sonrasında çeşit çeşit ekmekler yaptım.
Evdeki ekmek kokusu hiç geçmesin isterdim.
Annemin günlerine yaptım, arkadas davetlerime yaptım. İş yerine yanımda götürdüm. Bitmesini istemeye istemeye yanımdakilerle paylaştım çokça. Neredeyse bütün yemek davetlerimi kahvaltıya çevirdim assolist "ekmek" olsun diye.

Sonra ekmek makinem arızalandı. Yenisini alana kadar elimde hamur yoğurmaya ve hamurumu mayalamaya başladım.
İşte elim o hamura değdikten, onun bebeksi yumuşaklığını hissettikten ve henüz pişmemiş hamurun bile kokusunu içime çektikten sonra ikinci ekmek yapmak makinesini almama rağmen elimde ekmek yoğurmaktan vazgeçmedim ben.
(Hatta kızımı en çok mayalı hamurum benim diye severim, O'nu da yoğura yoğura. Ikisini de çok severim :))

O zamanlardan beri kahvaltı bende, aleladelikten çıktı ziyafete, şölene dönüştü. Önceden simitle taçlanan kahvaltı sofralarının yerine şimdilerde kendi ekmeğimle kahvaltı edemezsem doyamam :)

Gel zaman git zaman bu kadar çok ekmek yiyedururken birden mayaya karşı intöleransım geliştiği tespit edildi. En az 6 ay mayasız beslenmem gerekiyordu. Hadi sirke, turşu, şarap bir şekilde halledilebilirdi de ekmek işi ne olacaktı?!
Bunun yanına bir de gluten intöleransı da eklenince yemek kitapları dağlarımın arasına bir de "glutensiz, mayasız" tarifler diye bir dolu kitap ve tarif girdi. Bu diyeti 9 ay yaptım. Ekmek kokusundan, mayalı hamur dokusundan uzak bir 9 ay. Bu intöleransın çok büyük sebebi endüstriyel mayalardı. O zamanlar duyduğum ama yapabileceğimi kestiremedigim icin kalkışmadığım "ekşi mayalı ekmek" ise tamamen doğal un ve su ile üretilmiş doğal ekşi mayadan yapılıyordu.
Ancak bu ekmeği yapmak için önce ekşi mayanızı üretmeniz gerekiyordu. Okudum okudum okudum .... Kendimi hazır hissettiğimde ise başladım ekşi maya üretimine. Ilk gün bir miktar un ve su ile baslıyorsunuz. ertesi gün üstünde köpüren kısmını atıyor tekrar besliyorsunuz un ve su ile;sonraki gun bir daha ;bazen sabah aksam. Arada bir gün unuttum, ekşi maya maya olamadan gitti çöpe. Demek hazır değilmişim!
1 sene eski yöntemimle ekmek yaptım ara sıra ama eski hevesim kalmamıstı, cunku piyasadaki mayalar beni hasta etmişti :(
Geçen sene bir kez daha ekşi maya üretimi için kolları sıvadım, sonuç yine başarısız olunca doğal ürünler sipariş ettiğim ipekhanım çiftliğine ekşi maya siparişi de verilebildiğini farkettiğim bu yerden ekşi maya siparişimi verdim.
60-70 gr arası geliyor. Siz bunu bir gece onceden 200 gr un + 200 gr su ile karıp cam kasenin icinde veya kavanozda ağzı kapalı olacak şekilde buzdolabında bekletiyorsunuz (24 saat).
Daha sonra bununla 8 defa ekşi mayalı ekmek denemesi yaptım. Hepsi de başarısızdı ama atmaya kıyamıyordum, hepsini de yedik. Her hüsrandan sonra nerede hata yaptığımı bulmak icin tarifleri tekrar tekrar okuyor, püf noktalarını bir daha bir daha gözden geçiriyordum. Bu sefer vazgecmeyecektim. Ya olacak ya Olacak!
VE OLDU! Gercekten oldu. hem de o kadar güzel oldu ki, mutluluğun resmini bana bakarak o an çizebilirdiniz.
Ve sonrakiler de oldu, olmaya devam ediyor. ben üretim miktarını artırdım, çünkü o kadar güzel ki çok çabuk bitiveriyor :)

Bu arada ekşi mayamı öldürmemek için sürekli beslemeye ve tabii üretmeye devam ediyorum.
Arzu eden olursa ekşi mayamı paylaşmaktan zevk duyarım!

Aşk'la ...
Türkan

6 Aralık 2013 Cuma

Geciken yazı, dinlenme, toparlanma ...

Güya en son yazımın hemen ardından kuzumun ikinci doğum günü pastasını yayınlayacaktım.
Ama olmadı işte, olamadı ...

O arada öyle şeyler oldu ki! Bir kısmını atlattık çok şükür, bir kısmı ise ömür boyu içimizde bir acı, boğazımızda bir düğüm olarak bizimle kalacak.

En nefret ettiğim sözdür; "hayat devam ediyor". Heyhat! Sahiden de devam ediyor, ne diyebilirsin ki, ne yapabilirsin ?! Sana tek düşen geldiği gibi yaşamak ve "kabullenmek".

Benim için bir kez daha toparlanmak, silkelenmek, ayağa kalkmak hakikaten zor oldu. Buraya birşeyler yazmak bile kendimce büyük bir adım.

Evet, şimdi güzel şeylerden bahsedeceğiz.
Kuzumun, doğum günü gününe denk gelen Londra dönüş seyahatimiz sebebi ile 1 hafta gecikmeli organize ettiğimiz doğum günü partisi!
Bizim kuzu bu sene yine 16. yaşını kutladı!.
EVET, Yine!


Bundan bahsettiğimizde Londra'da kliniktekilerin gülmekten gözlerinden yaşlar gelmişti.
Şu Disney Channel ve bilimum yabancı Channel larda gösterilen gençlik dizilerinden ilhamla, Lal bir an önce "sweet 16" denilen şeyi kutlamak istiyordu. Yani "tatlı 16. yaşını". O yüzden inatla geçtiğimiz sene aslında 15 ini bitirmiş olduğu halde 16sını kutladı. Tabii bu 1 sene içinde çocuk büyüdü, aklı başına geldi, yaptığına kendi bile şaştı :)) (Insan 1 senede bu kadar değişebilir mi, değişirmiş)

Sonuçta bu sene gerçek "sweet 16" kutlama kararı aldı.
Olan 15 e oldu, kutlanmayan bir yaş olarak tarihin sayfalarına karıştıı, gitti :)

Olsun, öyle de böyle de benim kuzu bir yaş daha büyüdü, akıllandı, olgunlaştı, güzelleşti.
Annesi de ona içinden geldiği gibi, büyük, süslü bir pasta yaptı.




Her iki eserimle de gurur duyuyorum :)!