19 Aralık 2013 Perşembe

EKMEK AŞKINA !...



Neredeyse 10 yıl kadar önce, ekmek yapma makinelerinin moda olmaya başlaması ile başladı benim ekmek serüvenim de...
O zamana kadar hiç mi hiç ekmek denemem olmamıştı.
Maya ile de tek tanışıklığım, annemin meşhur "sandwich ekmeği" sayesindeydi. Mayanın nasıl kullanılacağını ve mayalanma denen şeyin ne olduğunu ondan öğrenmiştim de, ekmeğin bakkalda satılandan başka şekillerde de ve bir de o zaman yeni yeni çıkan bir unlu mamuller markasınınkilere benzer hatta onlardan kat kat güzel hallerde evde imal edilebileceğine hiç kafa yormamıştım.
Ekmek yapma makinesinde ilk bir kaç ekmeğim hüsrana uğrasa da inatçı kişiliğim sayesinde sonrasında çeşit çeşit ekmekler yaptım.
Evdeki ekmek kokusu hiç geçmesin isterdim.
Annemin günlerine yaptım, arkadas davetlerime yaptım. İş yerine yanımda götürdüm. Bitmesini istemeye istemeye yanımdakilerle paylaştım çokça. Neredeyse bütün yemek davetlerimi kahvaltıya çevirdim assolist "ekmek" olsun diye.

Sonra ekmek makinem arızalandı. Yenisini alana kadar elimde hamur yoğurmaya ve hamurumu mayalamaya başladım.
İşte elim o hamura değdikten, onun bebeksi yumuşaklığını hissettikten ve henüz pişmemiş hamurun bile kokusunu içime çektikten sonra ikinci ekmek yapmak makinesini almama rağmen elimde ekmek yoğurmaktan vazgeçmedim ben.
(Hatta kızımı en çok mayalı hamurum benim diye severim, O'nu da yoğura yoğura. Ikisini de çok severim :))

O zamanlardan beri kahvaltı bende, aleladelikten çıktı ziyafete, şölene dönüştü. Önceden simitle taçlanan kahvaltı sofralarının yerine şimdilerde kendi ekmeğimle kahvaltı edemezsem doyamam :)

Gel zaman git zaman bu kadar çok ekmek yiyedururken birden mayaya karşı intöleransım geliştiği tespit edildi. En az 6 ay mayasız beslenmem gerekiyordu. Hadi sirke, turşu, şarap bir şekilde halledilebilirdi de ekmek işi ne olacaktı?!
Bunun yanına bir de gluten intöleransı da eklenince yemek kitapları dağlarımın arasına bir de "glutensiz, mayasız" tarifler diye bir dolu kitap ve tarif girdi. Bu diyeti 9 ay yaptım. Ekmek kokusundan, mayalı hamur dokusundan uzak bir 9 ay. Bu intöleransın çok büyük sebebi endüstriyel mayalardı. O zamanlar duyduğum ama yapabileceğimi kestiremedigim icin kalkışmadığım "ekşi mayalı ekmek" ise tamamen doğal un ve su ile üretilmiş doğal ekşi mayadan yapılıyordu.
Ancak bu ekmeği yapmak için önce ekşi mayanızı üretmeniz gerekiyordu. Okudum okudum okudum .... Kendimi hazır hissettiğimde ise başladım ekşi maya üretimine. Ilk gün bir miktar un ve su ile baslıyorsunuz. ertesi gün üstünde köpüren kısmını atıyor tekrar besliyorsunuz un ve su ile;sonraki gun bir daha ;bazen sabah aksam. Arada bir gün unuttum, ekşi maya maya olamadan gitti çöpe. Demek hazır değilmişim!
1 sene eski yöntemimle ekmek yaptım ara sıra ama eski hevesim kalmamıstı, cunku piyasadaki mayalar beni hasta etmişti :(
Geçen sene bir kez daha ekşi maya üretimi için kolları sıvadım, sonuç yine başarısız olunca doğal ürünler sipariş ettiğim ipekhanım çiftliğine ekşi maya siparişi de verilebildiğini farkettiğim bu yerden ekşi maya siparişimi verdim.
60-70 gr arası geliyor. Siz bunu bir gece onceden 200 gr un + 200 gr su ile karıp cam kasenin icinde veya kavanozda ağzı kapalı olacak şekilde buzdolabında bekletiyorsunuz (24 saat).
Daha sonra bununla 8 defa ekşi mayalı ekmek denemesi yaptım. Hepsi de başarısızdı ama atmaya kıyamıyordum, hepsini de yedik. Her hüsrandan sonra nerede hata yaptığımı bulmak icin tarifleri tekrar tekrar okuyor, püf noktalarını bir daha bir daha gözden geçiriyordum. Bu sefer vazgecmeyecektim. Ya olacak ya Olacak!
VE OLDU! Gercekten oldu. hem de o kadar güzel oldu ki, mutluluğun resmini bana bakarak o an çizebilirdiniz.
Ve sonrakiler de oldu, olmaya devam ediyor. ben üretim miktarını artırdım, çünkü o kadar güzel ki çok çabuk bitiveriyor :)

Bu arada ekşi mayamı öldürmemek için sürekli beslemeye ve tabii üretmeye devam ediyorum.
Arzu eden olursa ekşi mayamı paylaşmaktan zevk duyarım!

Aşk'la ...
Türkan

6 Aralık 2013 Cuma

Geciken yazı, dinlenme, toparlanma ...

Güya en son yazımın hemen ardından kuzumun ikinci doğum günü pastasını yayınlayacaktım.
Ama olmadı işte, olamadı ...

O arada öyle şeyler oldu ki! Bir kısmını atlattık çok şükür, bir kısmı ise ömür boyu içimizde bir acı, boğazımızda bir düğüm olarak bizimle kalacak.

En nefret ettiğim sözdür; "hayat devam ediyor". Heyhat! Sahiden de devam ediyor, ne diyebilirsin ki, ne yapabilirsin ?! Sana tek düşen geldiği gibi yaşamak ve "kabullenmek".

Benim için bir kez daha toparlanmak, silkelenmek, ayağa kalkmak hakikaten zor oldu. Buraya birşeyler yazmak bile kendimce büyük bir adım.

Evet, şimdi güzel şeylerden bahsedeceğiz.
Kuzumun, doğum günü gününe denk gelen Londra dönüş seyahatimiz sebebi ile 1 hafta gecikmeli organize ettiğimiz doğum günü partisi!
Bizim kuzu bu sene yine 16. yaşını kutladı!.
EVET, Yine!


Bundan bahsettiğimizde Londra'da kliniktekilerin gülmekten gözlerinden yaşlar gelmişti.
Şu Disney Channel ve bilimum yabancı Channel larda gösterilen gençlik dizilerinden ilhamla, Lal bir an önce "sweet 16" denilen şeyi kutlamak istiyordu. Yani "tatlı 16. yaşını". O yüzden inatla geçtiğimiz sene aslında 15 ini bitirmiş olduğu halde 16sını kutladı. Tabii bu 1 sene içinde çocuk büyüdü, aklı başına geldi, yaptığına kendi bile şaştı :)) (Insan 1 senede bu kadar değişebilir mi, değişirmiş)

Sonuçta bu sene gerçek "sweet 16" kutlama kararı aldı.
Olan 15 e oldu, kutlanmayan bir yaş olarak tarihin sayfalarına karıştıı, gitti :)

Olsun, öyle de böyle de benim kuzu bir yaş daha büyüdü, akıllandı, olgunlaştı, güzelleşti.
Annesi de ona içinden geldiği gibi, büyük, süslü bir pasta yaptı.




Her iki eserimle de gurur duyuyorum :)!


22 Temmuz 2013 Pazartesi

Son Dakika Doğum Günü Pastası - Last Minute Birthday Cake !

Bloğumu güncellemeyeli 2 ayı geçmiş...
Ama her iki ay için de geçerli mazeretlerim var :)
Mayıs dönemi işlerin yoğunluğu, haziran ayı ise zorunlu ve uzun bir yurt dışı seyahati !

Fakat gelir gelmez ayağımın tozu, ağrısı - sızısı ve gözümün uykusu ile hemen mutfağıma girdim.

Geçtiğimiz cumartesiyi pazara bağlayan sabaha karşı evimize döndük. Pazar, 14 Temmuz canım Lal'imin doğum günüydü. Şimdiye kadar kutlamasız bir doğum günü olmamıştı kuzumun. Ancak bu sefer yapamayacaktık, bunu çok önceden beri biliyorduk, konuşmuştuk
Gel gör ki pazar sabah uyanır uyanmaz özel bir şeyler beklediğini belli edip, küçük de olsa bir pasta yapıp yapamayacağımı -hayır cevabı alırsa hemen kırılıp küsecek ve günün geri kalanını surat asarak burnumdan getirecek bir ifade ile- sordu.

Ahh çocuğum, böyle yapmana gerek yok ki; ben zaten pasta pişirmeye dünden hazırım :) Hem eş, dost ve akrabalardan ve hatta iç sesimden gelecek olan ; "uzun yoldan geldin, yorgunsun başka işin mi yok" veya "pasta ile uğraşacağına valizleri boşalt" veya "çamaşırları hemen şimdi yıkamaya başlamazsan banyoya giriş çıkışlar kapanacak" gibisinden laflara da cevabım hazır olacak: "Ama çocuğum istedi, bugün onun Doğum Günü !" :))))

Bu seferki vanilyalı kek, arası tereyağ kreması ve tam ortadaki katı püre haline getirilmiş erik reçeli dolgulu. Üstü de değişiklik olsun diye yine tereyağ kreması ama asında üç renk geçişli yapmaya çalışırken 2 renk geçişli olarak biten eflatun ve pembe ...
Bu, son dakika kutlama pastası! Esas doğum günü pastası bir sonraki yazıda :))


15 Mayıs 2013 Çarşamba

İyi ki Doğdun Anne !

15.05.2013 - Doğumunun 60 ıncı yılı ...
Anneannem fırtınalı soğuk bir günde doğmuş olduğunu söylemesine rağmen, nüfusta yazılan bugünü o kadar çok severdin ki ... Senin gibi bahardı bugün de. Ve çok sevdiğin mayıs ayında o kadar anlamlı gün var ki; doğum günün, - her ne kadar artık bizim için kendi anlamının yanında başka bir anlam taşısa da; hıdrellez günü-  , anneler günü ....

İlkokul öğretmenimizin anneler gününde söylememiz için öğrettiği şiir geliyor hep aklıma. O zamanlar içinin bu kadar dolu olduğunu bilmediğim kelimeler ezberden dökülürdü ağzımdan;

Anneciğim seni ben,
Çiçeklerden, yemişten,
Sarı saçlı bebekten,
Canımdan çok severim.
Gitme, hep yanımda kal,
Beni kollarına al,
Pembe gülden daha al,
Yanağından öperim.

***
Iyi ki doğdun anneciğim, iyi ki annemiz olmak için bizi seçtin !...

11 Nisan 2013 Perşembe

Berk'in Disney Cars Dogumgünü Pastası

Arkadaşım Yeşim, oğlu Berk'in doğumgünü için pastanın temasını belirlediğinden beri kafamda disney cars resimleri, şimşek mcqueen görtüntüleri ile yatıp kalkıyorum.
Büyük güne kadar rüyamda onlarca kere yaptim bu pastayi. Ama son ana kadar resmin bütününü hayal edememiştim.

Sonuç karşınızda... Ben bile şaşırdım kendime :)



Berkciğim, Nice Mutlu Yaşlar dilerim !

Fırfır ve Lüks

Biraz daha fırfırın kimseye zararı yok sanırım :)
Bu pasta bende biraz lüksü çağrıştırıyor. Lüks ise şampanyayı :) 
Tam da havaların ısınmaya başladığı zamanda, buz gibi şampanya ve şeftali/pembe renkli fırfırlı bir pasta ...

5 Nisan 2013 Cuma

Bir iken Biz olmak!

Bu sıralar çokça çocukluğum geliyor aklıma. Mutlu, kalabalık, neşeli, kahkahalı ama içten kahkahalı gülen yüzler var hep hatırımda.
Bildim bileli bu kalabalık aile içinde her zaman kutlamalar oldu. Kardeşimin, benim doğum günlerimiz, kuzenlerimin doğum günleri, annemle babamın evlilik yıldönümü kutlamaları, karne kutlamaları vesaire vesaire ....
Olmalı da bana sorarsanız; bu tür özel günler kendi çapında, kararında kutlanmalı. Ben bu zamanları  hayatımıza renk veya biraz da renk ve tat katmak için birer fırsat olarak görürüm. .
Şahsen bu tür fırsatları kaçırmamaya özen gösteririm :)
Evlenmeden önce sadece kendi doğum günüm için plan ve hazırlık yaparken, şimdi eşim, kızım ve yıldönümümüz için hazırlıklar yapıyorum. Dilerim daha nicelerini gösterir allah bizlere!

Mart sonu- nisan başı benim için en özel dönemlerden biridir. Evlilik yıldönümümüz ve sevgilimin-eşimin- doğumgünü peşpeşe geliyor.

Biliyorsunuz el yatkınlığımı artırmak için bolca pasta yapmaya çalışıyorum. Bu evlilik yıldönümümüzde tamamen pasta işine odaklanıp, yıldönümü yemeği işini eşime pasladım.


Neden iki tane pasta olduğuna gelince;  işte yine fırsat konusu:) Rüyalarıma giren fırfırlı pasta süsleme tekniğini ve 6 ara katlı pasta yapmayı denemenin tam zamanıydı! Biraz kız işi bir pasta ama ben de bayanım sonucta ve bunu kendim için yaptım. Ne kadar havalı duruyor değil mi? Bir de dilimlenmiş halini görseniz...(bkz. sayfa sonu)


Eşim ve kızım muhtemelen bu pastayı çok kremalı bulacağı için onlara da her zamanki içi bana göre yüzyılın buluşu merengli tereyağ kremalı, dışı ganaj kaplamalı pasta. Üst süslemesi doğaçlama. Ganaj kaplamanın üzerine ne yapsam diye düşünürken kurutulmuş güller geldi aklıma. Bir ikisini pastanın üstüne yerleştirip, bir diğerinin yapraklarını serptim üzerine. Tam sevgilime göre oldu, az ama çok !... :)


Ben beğendim, eşim , kızım ve konuklarımız beğendi, umarım siz de beğenirsiniz.


12 Mart 2013 Salı

Doğum Günü Pastası ; Hayat Paylaşınca Güzel ...




Çok sevdiğim bir slogan ; hayat paylaşınca güzel !
Öyle değil mi ya, ne anlamı var paylaşılmayan anların, mutlulukların ve hatta mutsuzlukların, hayallerin, bir dilim pastanın ...

Bu pastayı arkadasimin dogum gunu icin surpriz olarak yapmistim.  Agzina attığı ilk lokmadan sonraki tepkisini görmeliydiniz. Uzun ve tekrar eden mmmhhh lardan sonra, övgülerini sıralamaya başladı. Herkesin, özellikle de yurtdışında doğup büyümüş olanların ortak yorumu, "çocukluklarında yedikleri pastalara benzemesi ve onları o günlere götürmüş" olması. 



Ben bunları duyunca nasıl mest oluyorum bir bilseniz. Önemli olan övgü, vesaire değil, yaptığım işten anlayan birilerinin olması, aynı dili konuşuyor olmak. Ha bir de sanırsınız ben bir sanatçıyım, bir heykel ya da bir resim yapmışım da örtüyü üzerinden çekiverince insanların yüzündeki hayranlığı seyrediyorum. öyle bir durumdayım :) O yüzden de bazen kaprislerim oluyor. Bir süre elimi una-tereyağına sürmek istemiyorum. Bazen de bakmışsınız o an gelmiş, gecenin bir yarısı mutfaktayım.
Bu sebeptendir ki bu iş benim için bir hobi ve öyle de kalmasını istiyorum, en azından 
şimdilik ... 



Söylemiştim, her seferinde değişik bir reçete denemek, aklımdaki her tadı ve dokuyu tek tek deneyimlemek istiyorum. O yüzden de birine ikinci kez tattırdığım bir pasta bir öncekinin aynısı olmuyor. Bu bazen karşıdakini hayal kırıklığına uğratsa da, onlar da alışıyor buna, yeni lezzetler denemeye ve farklılıklara :)

Love Birds: Aşk Kuşları Nişan Pastası :)

İşte hayalimdeki pastalardan birisi de buydu. Gerçekleşmesine vesile olan olay ise kardeşimin Nişan töreni :) Aile arasında sıcak ve keyifli bir ortamda atılan bu ilk adımda onlara mutluluklar diledik hepimiz ve ortak olduk sevinçlerine...
Bu kuşlar gibi, ömür boyu birbirlerinin gözlerinin içine bakmaları dileği ile ...


Pasta, benim yapmak için yanıp tutuştuğum, ama evdekilerin çikolatalı pasta sevdası yüzünden deneyemediğim tereyağ bazlı, vanilyalı kek; arasına hazırladığım, çok özel kremam swiss meurengue buttercream, üzerine yine tereyağ-vanilyalı kaplama kreması... Hepsi ev yapımı... Pastanın eteğinde gölgelendirme için bir damladan daha az mavi gıda boyası kullandım.




25 Şubat 2013 Pazartesi

Kardeşimin Doğum günü Pastası!


Canım kardeşimin doğum günü pastası!
Renkli ve cıvıl cıvıl biri olması dolayısıyla ona pembeli bir pasta uygun gördüm :)
Yine çook çikolatalı .... bu kısmı biraz kendim için olmuş :))



Nice Yıllara canım kardesim! Yeni yaşında tüm güzellikler seninle olsun! ...





7 Şubat 2013 Perşembe

Şeytana Uydum !...


"Devil’s Food Cake”! Türkçe'ye tam tercümesi istenen anlamı vermese de bir blogger  bunu "şeytan çikolaya giyer" şeklinde çevirmişti ve bence tam yerine oturdu.

Siz bu pastaya ister Şeytan Çikolata Giyer deyin, isterseniz orjnali gibi Devil’s Food Cake; ne derseniz deyin, bu pasta tam bir şeytan işi ! İnsanı yoldan çıkarır, diyetinden eder.

Son zamanlardaki pastalarımı bu kek ile yapıyorum. Son derece nemli bir dokusu olduğundan ara katlarını ıslatmayı gerektirmiyor.
Pasta yapacaksam, kek hamurunu aynı boyuttaki 2 kalıba döküp pişiriyorum. Böylelikle hem keki daha güzel pişiyor, hem de katlara ayırmak daha kolay oluyor. Bu şekilde ve vereceğim ölçülerle, 20 cm lik 2 adet kelepçeli kalıpla 2 katlı bir pasta veya her bir katı 2 ye bölerek 4 katlı yüksek pasta yapabilirsiniz.

"Devil’s Food Cake”

150 gram tereyağı, oda sıcaklığında
50 gram kakao
1 su bardağı kaynar su (1/3 ü süt olarak değiştirilebilir)
1,5 su bardağı (210 gram) un
1/2 çay kaşığı karbonat (amerikan kaşık ölçüsü)
1/2 çay kaşığı kabartma tozu (amerikan kaşık ölçüsü)
1/2 çay kaşığı tuz (amerikan kaşık ölçüsü)
1,5 su bardağı (300 gram) toz şeker
3 adet büyük boy yumurta
1 çorba kaşığı vanilya özütü*

*vanilya özütünü kendiniz hazırlamak için;  3-4 adet vanilya çubuğunu ortasından uzunlaması sivri bir bıçakla keserek 250 ml lik cam şişeye diklemesine sokun. üzerini şişenin ağzına kadar votka ile doldurup, ışık almayan bir dolapta en az 2 ay bekletin. ada şişeyi sallayın. 2 ay sonra şişenin içindeki sıvının rengi koyulaşacak. Vanilya özütünüz hazır demektir.

Tarif, Cafe Fernando ve Sweetapolita dan adapte edilmiştir.

Kakao bir kasede üzerine kaynar su+süt karışımı ilave edilerek eritilip, kenarda bekletilir.
Un, tuz, karbonat ve kabartma tozu elenir.

Tereyağ mikser ile iyice yumuşayıncaya kadar çırpılır. Şeker ilave edilerek yaklaşık 5 dk iyice çırpılır.
Yumurtalar teker teker ilave edilip homojen olana kadar çırpılır.

Elenmiş kuru malzemenin 1/3 ü yumurtalı karışıma eklenip, mikserle düşük devirde sadece kurular ıslanana kadar karıştırılır. Kakaolu sıvının 1/2 si eklenir, karışım birbirine geçecek kadar karıstırılıp, unun 1/ü dana eklenip karıstırılır. Kakaolu sıvının tamamı eklenip karıstırılır ve kalan kuru karışım eklenir. son olarak vanilya özütü eklenir ve son kez karıştırılıp, 20 cm kelepçeli yuvarlak kek kalıbına dökülür.

Önceden hafif ısıtılmış 160 derece (turbo) fırında (normal fırında 175-180 derece) ilk 45 dk fırının kapağını hiç açmadan , daha sonrasında kürdan testi ile pişirilir.

Ganaj;
350 gr bitter çikolata (doğranmış)
400 ml sıvı krema

Sıvı kremayı cezvede kaynama noktasına getirip, kaynatmadan ocaktan alın ve doğranmış çikolatanın üzerine dökün. Çikolata, krema içerisinde iyice eriyip homojen olana kadar yavaş yavaş spatula ile karıştırın.
Tercihan oda sıcaklığında 6-8 saat veya dolapta en az 2 saat bekletin.

Pastanın birleştirilmesi;
Kekin üstünü düzleyin. İsteğiniz miktarda katlara ayırın. Her zaman en üst parça servis tabagında en alta gelecek şekilde tabağa yerleştirin.
Ganajdan istediğiniz miktarda (3-4 yemek kaşığı kadar) ilk katın üzerine koyup spatula ile düzleyin.
Diğer katları da aynı şekilde koyup, son katın üzerini ve yanlarını ganajla dilediğiniz gibi sıvayın.

Bu resimdeki diğer pastalarım da bu tarifle yapılmıştır.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Çıtır Çıtır Ekmek !

Çok ekmek yaptım; makinede, elde, beyaz ekmek, çavdar ekmeği, kepekli, domatesli, zeytinli ve daha bir çok şeyli ...
Hepsi uzun yoğurulma, tekrar yoğurma ve mayalandırma aşamalarından geçiyor, gramı gramına ölçü istiyor, hatta odanın derecesinden nem kapıyordu.
... Amaa geçen gün öyle bir ekmek yaptım ki, eşim "artık başka bir şey deneme, bize hep bundan yap" dedi!

Malzemeleri bir çırpıda sayıyorum;

6,5 cup un (istediğiniz un, hatta un çeşitleri)
3 cup su
10 gr yaş maya
1 yemek kaşığı tuz

Yapılışına gelmeden önce, kullandığım undan bahsedeyim.
Evde olan bütün unlardan karıştırdım. 1 cup glutensiz kavılca unum vardı , koydum; Ipek hanım çiftliğinden kek unum vardı 5 bardak da ondan koydum; 1/2 bardak da yine Ipek hanım ciftliginden mis gibi mısır unu.
Böyle bir un karışımı oldu benimki. Olsaydı kek ununun yarım bardağını çavdar unu ile değiştirirdim ama yoktu.

Bir de ekmeği pişirdiğim tencereden bahsetmem lazım ki bence çıtır çıtır olan ekmeğimde en büyük pay onun.
Ben bu Hecha kapaklı döküm tenceremi kullandım ve artık başka bir kapta ekmek pişirmem sanıyorum.


Yapılışı ise;
Bütün malzemeleri genişce veya çapı dar ama yükseliği uzun (tüm malzemeyi alabilecek ve kabarınca taşırmayacak büyüklükte) bir kapta spatula veya tel çırpıcı veya sadece kaşık ile birbirine geçecek kadar karıştırıyoruz.
Bütün kuru malzeme ıslandı mı? Tamam o zaman karıştırmayı bırakabiliriz. Yoğurmuyoruz, başka hiç bir şey yapmıyoruz. Vıcık vıcık bir hamur oluyor. Merak etmeyin, doğru yoldayız. Kabın üstünü, ağzına denk gelecek bir tabak, tepsi gibi bir kapakla kapatıyoruz. Oda sıcaklığında 3 saat dinlenmesi yeterliymiş aslında okuduğum tarifte. Ama ben hamurumu geceden kurduğumdan genelde benimki 8 saat dinlenmis oluyor. Diğerini de denedim; bence uzun süre beklemiş, iyice mayalanmışı daha güzel oluyor.

Çukur bir kasenin içine yarım kase kadar un ve mısır unu karışımı hazırlıyoruz. Mayalanmış hamurumuzun üzerine elimizle biraz un+mısır unu karışımı serpiyoruz. Bunu yapmamızın sebebi (sağ el ile iş görüyorsak, sol elimizi hamura daldıracağız, solak isek tam tersi) sol elimizin parmaklarını kanca gibi hamura batırdığımızda parmaklarımıza fazla yapışmaması.
Evet, sol elimizin beş parmağı ile hamuru ortasından yakalayıp büyükçe bir somunu yukarı doğru kaldırıyoruz ve sağ elimizdeki mutfak makası ile hamuru en aşağıdan kesiyoruz. Sol elimizde kalan hamuru kasenin içindeki un karışımına iyice buluyoruz. hamuru iki elimizde soldan sağa döndüre döndüre ve parmaklarımız marifeti ile süreki hamuru alta doğru kıvıra kıvıra top şekli veriyoruz. (Sanırım bunu videolu bir şekilde tekrar anlatmam lazım :)
Temiz ve genişçe bir mutfak bezine yine un karışımımızdan cömertçe serpip yumuşacık,  bebek yanağı gibi olmuş hamur topağımızı nazikçe yatırıyoruz.
Mutfak bezimizi hafifçe hamurun üzerine doğru iki yanından katlıyoruz, en az yarım saat daha dinlendiriyoruz.

Diğer tarafta fırını 230 dereceye getirip içerisine kalın tabanlı kapaklı bir kap yerleştirip, kap içinde ve boşken  çalıştırıyoruz. Böylelikle, taş fırın etkisi yaratmaya çalışıyoruz ki, ekmeğimiz çıtır çıtır olsun.

Hamur iki katına çıkınca, bir aç kat bezle tuttuğumuz tenceyi fırından tezgaha alıyoruz. Tencerenin dibine biraz mısır unu serpip, bezle birlikte  tuttuğumuz hamurumuzu yavaşça sıcak tencereye kaydırıyoruz. Tencereyi hafif sağa sola sallayıp hamurumuzu iyice yerleştiriyoruz ve kapağını kapatıp fırına atıyoruz.
30 dakika tencerenin kapağı kapalı olarak, 20-25 dk kadar da kapak açık olarak fırında pişiriyoruz.
Kapak kapalıyken hamurumuz iyice kabarıp, içi pişecek.
Kapağı açtıktan sonra ise kabuğu kızarıp çıtırdayacak.

Kontrol edin, kabuk henüz istediğiniz gibi kızarmamış ise biraz daha fırında tutun. Bu süreyi fırınınızın pişirme derecesine göre kendiniz ayarlayın.

Pişirme işlemi bittikten sonra tencereyi dikkatlice tezgaha alın. Ekmeği tel ızgara üzerine çıkarın. İlk sıcaklığı biraz geçince dilimleyin.

Ama dilimlerken sakın hoyrat davranmayın ekmeğinize, yaklaştırın kulağınızı ve çıtırtıların senfonisi dinleyin...

Sağlık ve mutlulukla kalın ...
Türkan

ÇİKOLATALI SUFLE

Geçtiğimiz Cuma akşamı, sofrayi çarçabuk toplayip, bir an önce aklımdaki tarifi uygulamak için malzemeleri tezgaha çıkardım.
Hazırlaması o kadar kolay , pişip tabaklarda yerini alması o kadar hızlı!

Öyle ki, yapmaya başladığımda çayı ocağa koymuştuk; mutfak saatinin süresi dolduğunda çay da demlenmişti.
Yıllar önce eşimle bir kez daha denemiştik sufle yapmayı. O zamanlar mutfakta acemilik zamanlarımı sürmekte olduğumdan mıdır nedir mutfağın altı üstüne gelmiş ve o gün bu gündür sufle benim için hep zahmetli işler kategorisinde olmuştur. Ta ki şu ana kadar!

Malzemesi az, hazırlık aşaması zahmetsiz, sofraya kattığı lüks cabası.
Güzel bir akşam yemeği kapanışı olarak harika bir seçim olur; hele ki yaklaşan "sevgililer günü" yemeğine...

Asagıda verecegim ölçü 3 kişi için çok fazla. Bu yüzden yarım ölçü yaptım ve bu şekilde, paşabahçenin klasik cam muffin kaplarından 5 adet kaba paylaştırabildim. Tarifi siz de ister benim gibi 2 ye, isterseniz de 4 e bölün. Ama mutlaka malzemeleri ölçün.

* Ölçüler için çok faydalı bir ölçü dönüştürücü sayfası var. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Çikolatalı Sufle
Tarif tefaltv.com dan adapte edilmiştir.

250 gr tereyağı
250 gr bitter çikolata

125 gr toz şeker
5 yumurta sarısı
3 tam yumurta

80 gr un
1 fiske tuz

Tereyağını sos tenceresinde eritip ocağın altını kapatın. İçerisine kıyılmış çikolatayı ekleyip, çikolata yağın içinde iyice kaybolana kadar karıştırın.

Ayrı bir kapta yumurtaları ve şekeri tel çırpıcı ile hafifçe çırpın.
Yumurtalı karışıma elenmiş un ve tuzu ekleyip un kaybolana kadar karıştırın.
Çikolatalı karışımı ilave edip birbirine iyice yedirin.

Tereyağ ile yağlanmış ve unlanmış sufle kaplarına paylaştırın.

Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 8-10 dk pişirin.
Ortası henüz kabarmış olacak, daha fazla pişirmeyin.
Dikkatlice servis tabağına ters çevirin ve üzerine pudra şekeri serperek servis edin.

Afiyet olsun...

7 Ocak 2013 Pazartesi

İlahi bir lezzet ; Fleur de Sel !


Adından anlaşılacağı gibi tuz! Ama öyle böyle bir tuz değil.
Bir kere tadını alınca vazgeçemeyeceksiniz!

Komşu bloglarda gezinirken tanışmıştım ilk. Ancak ülkemizde bulunmadığından kendisi hakkında pek bir fikrim yoktu, ama bilgim çoktu!
Son yurt dışı ziyaretimde ilk fırsatta bir supermarkete gidip rafların birinde bu kavanozla göz göze geldim. 80 gr.lık bu küçük kavanozu elime aldım, sonra fiyatına baktım, inanamadım. 450 Ruble, yani neredeyse 15 Usd, Türk lirası ile 25 TL civarı. Almakla almamak arasında hızlı bir karar verip hemen sepete attım. "Çok mu para acaba, bunu gerçekten almak istiyor muyum?, evet istiyorum, onun yerine başka birşey mi alsaydım?, yok bu kadarlık birşey eksik alayım ben, amaan böyle küçük küçük de ne çok para gidiyor" şeklindeki iç söylenmelerim arasında bir an önce kasaya gidip, ödeyip alıvermişim. İyi de almışım!

Öyle ki bizim evin gurmesi nam-ı diğer Lal, onsuz çikolatalı pasta yemez oldu!

- Çikolatalı pasta mı, tuzlu mu?
- Evet! Çikolatalı pasta, hem de tuzlu. Ama ne tuz.

Dilinize değdiği anda ağzınızın içinde patlıyor. Önce bir irkiliyor, tadını alınca zevkine varıyorsunuz. ve pasta diliminin diğer parçalarında da bu tuz tadını arar oluyorsunuz.

İmkanınız olursa, alın, yapın, deneyin. Farklı tatlara açık biri iseniz pişman olmayacaksınız!

Resimde gördüğünüz pastanın kekini, kakaolu pandispanyadan yaptım. Ama pişman oldum, size tavsiyem Devil's Food Cake dir. Herhangi bir Devil's food cake tarifini uygulayabilirsiniz. Benimkini ise bundan sonraki ilk denememde yayınlayacağım, söz!
Ara dolgusu aynı oranda eritilmiş krema+çikolata.
Dış kaplaması çikolatalı buttercream. Bunun da tarifi bir sonraki denemede, keki ile birlikte gelecek...

Şimdi lütfen arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve ağzınızda o ilahi tadı hissedin.

Ben bu pastanın tarifini yayınlayana kadar da ama internetten, ama yurt dışına gidip gelen eş-dost veya akrabadan bir yerlerden "fleur de sel" edinmeye çalışın :)





Derin'in 1. Yaş Günü ve Diş Kurabiyeleri



Didemciğim, büyüdü, evlendi, çok güzel bir anne oldu ve güzel kızı Derin'i 1 yaşına getirdi!
İnsan kendisinin de büyüdüğünü(!) bu gibi durumlarda daha iyi anlıyor :)

Geçtiğimiz hafta sonu Derin'in ilk yaşı ile birlikte ilk dişi de kutlandı :)

Derin'imize ve çok sevgili anne-babasına nice sağlıklı mutlu uzun ömürler dilerim!